Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ayson Karabağ

Eski Beyoğlu Belediye Başkanı Haluk Öztürkatalay; Belediye Başkanlarına Reçete

Eski Beyoğlu Belediye Başkanı Haluk Öztürkatalay; Belediye Başkanlarına Reçete 

  Eski Beyoğlu Belediye Başkanı Haluk Öztürkatalay İle Gazeteci Ayson Karabağ Ropörtaji

İstanbul Beyoğlu gibi bir ilçede belediye başkanlığı yapmış, deneyimli, tecrübeli dünya belediyelerini araştıran, bilgiler toplayan, ilçeye faydalı bilgileri uygulayan başkan, belediyelere ücretsiz bilgileri aktarmaya devam ediyor.

Başkanlara reçete vermeye devam ederken, ülkem adına, ilçem adına, insanlık adına bu bilgileri mezara değil, belediye başkanlarına hatırlatma yapmaya gönüllü bilgileri dosya olarak ta aktarmak ve seminer vermeye devam ediyoruz.

İL VE İLÇELERDEKİ YOL BARİKATLARI (KASİS)

Yol barikatları (kasis)karayollarının bozulan satıhları ön dil haline geldiği ve bir yolun veya köprünün onarımı için açılan servis yolunun araç trafiğinden dolayı kasisli haline gelmesi nedeniyle, karayolları trafik ekipleri kasis levhasını, kasisli yola girilmeden İşaret olarak koyarlar. Sürücü de servis yolunu veya kasisli olan yol bölümünü dikkatli geçer.
Ama gelin görün ki, İstanbul’un her semtinde BARİKATLAR’dan geçilmiyor. Ve halen asfalttan barikatların yapımı devam ediyor.

Halk dilinde barikat denilen tümsek, KASİS olarak adlandırılmaktadır.
Kasisler, hayli yüksek yapıldığı için aracın yukarı doğru sıçraması neticesi, boyun kırıkları, kafanın zarar görmesi, çocuk ve yaşlıların etkilenmeleri kaçınılmazdır. Bu kazalardan dolayı hastanelerde tedavisi süren çok insan mevcuttur.
İlgililere, niye bu kasisleri koyuyorsunuz diye sorulduğunda, arabalar hız yapıyor, şikayet var, onun için koyuyoruz cevabı geliyor.
Belirlenen hızı aşan araca ne ceza verileceği trafik kanununda yazılıdır.
Kaldı ki, böyle kritik yol ve caddelere Elektronik Denetleme Sistemi (EDS) yerleştiriniz. Kim suç işlerse cezasını ödesin. Lütfen küçük düşünmeyin
Esasen; Belediye yetkilileri ile yakın ilişkide olan bina ve daire sahiplerinin isteğinden başka bir şey değildir. Sanki konulan bu kasisler kişiye özel konulmuş. Bazen bir binanın hem giriş hem de çıkış istikametinde kasis yapıldığını görüyoruz.
Araçların, rot ve balans sistemlerini bozmakta ve büyük bir mali külfet getirmektedir.
Bu nedenle, bu kasisleri gelişmiş ülkelerde asla bulamazsınız. Ama İstanbul’un en güzel semtlerinde kasislere sık sık rastlarsınız. Bakırköy, Yeşilköy, Ataköy gibi yerlere bakmanız yeterlidir.
Sayın yetkililer, lütfen bu çağ dışı kasis olayına son veriniz ve mevcutları sökünüz.

BİNALARIN DIŞ TEMİZLİĞİ ve ALT ÜST GEÇİTLERİN BAKIMI

Tüm binalar insanların yaşamı için bin yıllardan beri inşa edilmiş ve halen inşa edilmektedir. Bir çocuk dünyaya geldiği zaman nasıl devamlı bir bakıma ihtiyacı varsa, binaların da yaşam boyunca bakıma ihtiyaçları vardır.
Mevcut imar kanunumuza göre, binaların özellikle dış cephelerinin bakımı için zorlayıcı bir kanun bulunmamaktadır.
Yasa ile yapılacak bir düzenleme ile ‘’en az beş yılda bir defa olmak üzere her türlü bina dış cephesi, bakım, onarım ve gerekiyorsa boyama işlemleri yapılmalıdır” yasa maddesi havata geçirilir ve yerel yönetimlerin kararlı takibi ile şehirlerimiz güzelleşecek, yenilenecek ve daha sağlam hale gelecektir.
İl ve ilçelerdeki alt ve üst geçitler genel olarak betonarmeden yanılmıştır Her Belediye kendi sınırları içindeki bu geçitleri değişik renklerle boyamaktadır.
Aslında bu geçitler, değişik renklerde boyandığı zaman, renk anarşisi, çirkinlik, basitlik ve gözü yoran renklerle karşı karşıya gelinmektedir.
Oysa; bu geçitler betonarme olarak yapılmışsa, bu geçitler için uygulanacak tek boya tipi mevcut. Brüt Beton boyasıyla, yani beton rengi boya anlamına gelmektedir.
Bu sayede: tüm şehirlerde ve ülkede renk uyumu sağlanmış olur ve başka renk arayışlarına son verilmiş olur.

ÇAM ve KAVAK AĞAÇLARI

İstanbul’un her semtinde çam ve kavak ağacını bol miktarda görmek mümkündür.
Bu iki ağacın; yalnız gölgeleri faydalıdır. Ya zararlarını hiç araştırdık mı?
ÇAM AĞACI; Genelde herkes bina veya villa bahçesine değişik türlerden çam ağacı dikip yetiştirmektedir. Oysa ki; çam ağaçlarının kökleri toprağın dibine doğru yürümez. Çam ağaçlarının kökleri yatay olarak büyür ve binamızın temeline dayanır. Kökleri çok kuvvetli olduğundan bina temelini delerek, temelin su almasını sağlar. Zemin ve bodrum katlar nemlenir, rutubetlenir ve bina zarar görür. Çoğu zaman bu rutubetli durum karşısında bina sahipleri temel izolasyonu yaparlar ama rutubet hiç kesilmez.
O nedenle, bırakın çam ağaçları ormanda büyüsün, siz de zarar görmeyin. Zira çam ağacının olduğu yerde çim yetişmez. Çimleyin bahçenizi…


KAVAK AĞACI; Bu ağaç İstanbul’un birçok yerinde, bahçelerde ve yollarda yerini almıştır. Kavak ağacı süs değil, bir sanayi ağacıdır. Kavak ağacı polen üretir. Sivrisinek üretir. Belli bir yaştan sonra kesilmediği için, rüzgar ve fırtınadan dolayı devrilir, zarar verir.
Bu iki ağacın yerleşim bölgelerine asla dikilmemesi gerekmektedir. Bu konuda; orman işletme şeflikleri ve orman bölge müdürlükleri halkımızı bilgilendirmemektedirler.
Çınar ağaçları da çok uzun ömürlü ve çok büyük gövde yapısına ulaştıkları için evlerin bahçelerine dikilmeleri tavsiye edilmez. Şehir için en uygun ağaçlar; ıhlamur, iğde, ve bodur çiçekli ağaçlardır. Meyve ağaçları kirlilik ve sinek üretir. Asla tavsiye edilmez.
Nasıl her canlının bir yaşı varsa, ağaçların da bir yaşı vardır. Zira bu ağaçlar yaşlarını doldurduktan sonra, kökleri ve toprağın içindeki gövdeleri çürür. Özellikle kış aylarında olan fırtınalardan dolayı bazı ağaçların devrildiğini görüyoruz. İşte bu devrilen ağaçlar, ömrünü tamamlamış ağaçlardır.
Evinizin bahçesinde çok yaşlı ağaçlar varsa, bunların durumunu öğrenmek için size en yakın orman işletme şefliklerinden yardım isteyiniz. Size verecekleri bilgiye göre hareket edersiniz.
BALKONLAR ÇİÇEK AÇSIN
Başta İstanbul olmak üzere, tüm yurtta uygulanan İMAR KANUNU vardır. Bu kanuna göre binaların projeleri çizilir, onaylanır, binalar yapılır, iskan izni alınarak binalar kullanılmaya hazır hale gelirler.
Yeni binalarına henüz taşınmadan ev ve iş yeri sahipleri, ilk iş olarak balkonlarını plastik, cam demir veya ahşap malzeme ile kapatmaktadırlar. 10 katlı bir binada 6*7 daire balkonunu kapatırken, hem ayrı malzeme kullanmış, hem de değişik şekil ve biçimlerde balkonları kapattıklarını görüyoruz. Yeni yapılan o güzelim bina, iskana açılmadan çirkinleştirilmiştir. Kapatılmayan balkonlar arada kaldığı için, kırık diş gibi durmakta ve estetiği bozmaktadır.
Sayın yetkililer; bu çirkinliğin devamına artık dur demenin zamanı gelmiştir. İmar sonucu veya yönetmeliklere eklenecek bir madde ile “HER TÜRLÜ BİNANIN, HER NE SEBEPLE OLURSA OLSUN BALKONU KAPATILAMAZ” denmelidir. Balkonlar binaların süsüdür, güzelliğidir, yaşam yeridir, bahçesidir, soluklanma yeridir.
Dünyanın birçok şehrine baktığımız zaman, balkonların bir yaşam ve hayat yeri çoğunu görüyoruz.
Mesela; Barselona şehrinde bir tek kapalı balkon göremezsiniz. Zira balkon kapatmak yasaktır.
Balkonlarını, çiçeklerle bezemişler. Baktıkça bir daha bakasınız geliyor. Gözlerinizi o güzellikten alamıyorsunuz.
Türkiye’de niye olmasın ki..?

ÖNCE İZİN, SONRA İŞYERİ RUHSATI

Türkiye’de; bir esnaf herhangi bir İşyeri açacağı zaman, kendi kafasına göre düzenleme yaparak, bu işyeri İçin belediyesinden ruhsat talebinde bulunur.
Yasaya göre işlem yapan belediyeler bu işyerinin eksiklerini bir bir sıralarlar.
Yangın merdiveni yok.
Bu bina, konut alanındadır. 20 daireli olan binadan, tüm daire sahiplerinden noter kanalı ile izin alacaksın.
Tek tuvalet yapmışsın. Bayan tuvaleti yok.
Havalandırma yok. 30 metre yüksekliğinde çatıya kadar baca yapacaksın….
Gibi daha birçok eksikler tespit edilip, işyeri açmak isteyen kişiye liste halinde verilir.
Bir süre sonra, işyeri sahibi birkaç eksiğini yerine getirse de, işyeri işletme ruhsatı almaya yeterli değildir. Bu kez, dost-ahbap ilişkileri ile rüşvet araya girer. Çoğu kez “GEÇİCİ RUHSAT” alarak işyerini açar. Ama açtığı işyeri kesinlikle sağlıklı değildir. Her yıl geçici ruhsat yenilemesi için belediyenin kapısını çalar, süklüm büklüm işletme ruhsatının devamını aynı metotla sağlamaya çalışır.
Belediyeler ve tüm esnaf odaları bir araya gelerek neden çözüm bulmazlar?
Gelişmiş ülkelerde bu işler nasıl yapılıyor?
Herhangi bir işyeri açacak olan kişi, o işyerinin tapu fotokopisini, kira kontratını ve ne iş yapacağını beyan eden dilekçesi ile ilgili belediyesine müracaat eder.
Belediyenin işyeri ruhsat ve tasarım şefliği kısa bir süre sonra işyeri açmak isteyen kişi veya kişileri davet eder.
Belirtilen yerde böyle bir işyerinin gerekli olup olmadığına ruhsat ve tasarım şefliği k3rar verir. Eğer cevapları olumlu ise; mekana göre bu işyerinin projesi hazırlanır. Lavabolar, masa düzeni, havalandırma, yangın merdiveni, zeminin ne tür malzemeden döşeneceği, mutfak yeri ve metrekaresi, aydınlatma, işyeri tabelasının nasıl olacağı vs. her şey bu işyeri projesinde belirlendikten sonra onaylanarak verilir.
4 İşyeri sahibi projeye uygun işyerini tamamladıktan sonra belediyesine müracaat ederek işletme ruhsatını alır ve İşe haşlar.
Bu sayede, işyeri sahibi mağdur olmamış olur ve yapılan yanlış işleri kırarak dökerek milli servet boşa gitmemiş olur ve en önemlisi, en pahalı şey olan ZAMAN kaybedilmemiş olur.
Herkesin İçine zevkle gireceği bir İşyeri kazanılmış olur. Ve herkes kozanmış olur.

BELEDİYELERİN DESTEKLEDİKLERİ SPOR KULÜPLERİ

Belediyeler, halkın temel ihtiyacı olan planlama, altyapı, yeşil alanlar, temizlik, sağlık, veterinerlik hizmeti, yiyecek-içeceklerin sağlıklı olması, kötü görüntüleri oradan kaldırmak binaların dış cephelerinin bakımı, boyanması, kurslar açarak gençleri yetiştirmek, denetlemek varken, Türkiye’de, spor kulübü ile uğraşmayan, spor kulübü kurmayan Belediye hemen hemen yok gibi…
Sevgili Belediye Başkanları; bu sizin göreviniz değildir. Siz zaten o ilin veya ilçenin başkanısınız. Üstüne üstlük bir de kulüp başkanlığı veya fahri başkanlık yapıyorsunuz veya bilmem ne Belediyesi spor kulübü kuruyorsunuz.
Bakınız; bendeniz Beyoğlu Belediye Başkanı iken, 2. Ligde futbol takımı olan Galataspor’un başkanı oldum Ne kalacak yerleri var, ne paralan var, ne altta var ne üstte… Yöneticilerin her hafta benden istedikleri tek şey: para! Bir sene sonra bu görevi bıraktım. Bu sefer sırada Kasımpaşa Spor Kulübü vardı.
1921’de kurulan Kasımpaşaspor’un bir iş hanının altıncı katında kiraladığı 2 odalı bir yeri vardı. Altı oy sonra çıkan bir yangında kulüp kül oldu gitti.
Belediye Başkam olarak kulübün ihtiyaçları için, adeta para bulma başkanıydım.
Bunun beyle gitmeyeceğini ve br-nim yaptıklarımın bir hizmet olmadığını anladım.
Spor kulüplerine yapılacak en büyük yardım ve yatırımın spor tesisi kurmaktan geçtiğine karar verdim.
Beyoğlu ilçesinin amatör kulüpleri dahil olmak üzere, tüm ilçede spor tesisi yapmak üzere planlamalarımızı tamamlayarak işe giriştik. Önce Kasımpaşa Spor Stadı’nı yaptık (şimdiki Recep Tayyip Erdoğan Stadyumu).
Diğer semtlerde semt sahaları yaparak hizmete açtık. Bu çalışmalardan sonra spor kulüplerine esnafın ve halkın sahip çıktığını gördük Kasımpaşa Spor Kulübü gibi…
Sevgili Belediye Başkanları Belediye ismi taşıyan spor kulüpleri size bir şey vermediği gibi, siz de bir şey veremezsiniz. En pahalı şey zamandır Bunu boşa harcamayın.
Sizlerin, stat, basketbol, voleybol sahaları, yüzme havuzları, tenis kortları, atletizm pistleri, güreş salonları gibi tesisler kurarak gençliğin hizmetine sunmanız, Türk sporunun gelişmesine de büyük katkı sağlayacaktır.

İstanbul’un Minibüsleri, Ticari taksileri ve Halk otobüsleri İstanbul’da. 18000 ticari taksi, 6500 minibüs, 700 civarında 8 kişilik dolmuş ve 2790 özel halk otobüsü çalışmaktadır.
Bu araçların %90’ı kirli, yağlı, pis, döşemeleri yer yer yırtılmış, kliması, boya renkleri farklı, bir bölümü miadını doldurmuş, sürücülerin kıyafetleri ve saç sakal durumları ayrı bir dert, yolcuya da davranışları genelde çok kaba, nazik değiller.
Bu ticari araçlarda, özellikle minibüs ve 8 kişilik dolmuşların hangi hatta çalıştığını anlamak epeyce zor. Hiç bir durakta tabela yok. Taksim Bakırköy gibi rengarenk tabelalar, memleketinin ismi veya tuttuğu spor kulübünün bayrağını asan, aracın iç ve dış kısmına çocuklarının İsimlerini yazanlar, bu araçlarda ücret tarifesinin çoğunda asılı olmadığı, genelde lastikçilerden ucuza satın aldıkları eski çakma lastikleri kullandıkları, halen araçlarında sigara «çeri sürücüleri görmek mümkündür.
Bu konudaki genel görünümün iyi olduğunu söylemek mümkün değildir.

Peki, ne yapmalı?

Halk otobüsleri, minibüsler ve ticari taksi esnaf odaları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Valiliği yetkilileri bir araya gelerek;
– Bu ticari araçların mutlak suretle temizliğinin sağlanması ve devamlı bir şekilde yetkililer tarafından denetlenmesidir.
-Bu araçlara asılacak tabela veya yazıları, ciddi bir tabela tasarım ekibiyle çalışarak standart bir şekle getirmeleri gereklidir.
• Ticari araçların zorunlu fenni muayeneleri mutlaka yetkililer tarafından kontrol ed’îmei;.
– Klimasız araçlar seferden men edilmeli
• Ticari araç sürücülerinin, temiz giyimli, tıraşlı, kibar, saygılı ve tırnakları kesilmiş olmaî*
– En önemlisi, ticari araç sürücülerini Büyükşehir Belediyesi ve bağlı oldukları odaların yönetimi ile birlikte periyodik olarak eğitilmeli.
– Dolmuş duraklarında çalışan görevlilerin (kahya) tek tip kıyafet giymeleri
– İstanbul’un her semtinde minibüsle yolculuk yaptım. En temiz, en düzenli, en saygılı Yeşilköy-Bakırköy hattıdır.

İSTANBUL İMAR ANAYASASI

Dünyanın en önemli şehirlerinden biri olan İstanbul’un nüfusu nereye koşuyor? 20 milyon, 30 milyon, 50 milyon… Belli değil.
İstanbul; olağanüstü bilinçsiz bir yapılaşma yaşamaktadır. Bugün yeşil alan olan arsanın yerini, ertesi gün gökdelen olarak görüyoruz. Eski eser olan yapıyı, ertesi gün yıkılmış, yerine aslına uygun olmayan bina görüyoruz.
Bu durum nereye kadar devam edecek? Mevcut yollar artık bu trafiği taşıyamıyor. Yollarda kaybedilen zaman Türkiye için bir servet.
Barajlar yetecek mi? Elektrik yetecek mi? Doğalgaz, metro, eğitim alanları, küçük sanayi, spor tesisleri, kültür tesisleri, otoparklar, yeşil alanlar vs. Plansız bir büyümenin tuzağındadır İstanbul
1984 yılında; İstanbul 15 ilçeden ibaret iken, bugün 39 ilçeye sahip. 24 ilçe ilave edilmiş. Bu dünya şehrinin kaç ilçe olacağının henüz cevabı yok.
İstanbul’da, E5 diye tabir edilen D100 karayolu ile TEM yolundan başka yol yok.

Yeterli mi? En az üç TEM yolu daha gerekmez mi?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyeleri çok yoğun bir şekilde imar plan tadilatları ile, birbirleriyle adeta yarışmaktadırlar. Belediye meclislerinde. Boğaz köprüsü, yollar, barajlar, yeşil alan ve kamuya hizmet için hiçbir adım atılmamaktadır.
Örnek: Bahçeşehir ve Esenyurt civarında yapılan konutlar yerleşime açıldığında mevcut yollar nasıl yetecek? Nasıl gidilip gelinecek?
Maslak çevresindeki yol sıkıntısından dolayı, sabahları yolların yetersizliğinden giremiyorsunuz, akşam çıkamıyorsunuz. Ve halen yeni gökdelenler yükseliyor. Bir de Ağaoğlu’nun 1453 projesi geliyor. 5000 konut. Şimdi bile araçla sabah akşam gidip gelmek mümkün değilken, o zaman ne olacak?
Bu iki örneğe baktıktan sonra İBB meclisi toplantılarındaki gündem, ortalama 500 maddeden oluşuyor. Bu gündem maddelerinin 480’ini imar plan tadilattan oluşturmaktadır. Koca İstanbul, diğer tüm sorunlarına kala kala 20 madde kalıyor. Kalan bu 20 madde İle İstanbul’a hizmet etmek imkansız hale geliyor.
Çocukluğumdan beri İstanbul’dayım. Altyapı sorunu bitmedi ve bu kafa ile gidilirse asla bitmeyecektir. 5000 nüfuslu bir semt için, gerekli altyapı hizmeti verilmemektedir. 10 yıl sonra bu semt 50.000 nüfuslu oluyor. Yollar, yeşil alanlar, su, elektrik, doğalgaz gibi temel ihtiyaçlar yetmeyince, tekrar kazılıp yeniden yapılıyor. Bu duruma son vermek İçin tüm İstanbul’u planlamak lazım.

PEKİ NE YAPMALI?

Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki Büyükşehirler, insan yaşamının her konusunda Uzm. Olan ekipler tarafından planlanmıştır. Dünyada örnekleri çoktur.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin önderliğinde yapılacak bir organizasyonla, İstanbul yaşanır bir durumda olur ve dünya turizminin gözbebeği haline gelebilir. Türkiye’de ve dünyadaki en iyi şehircilik, altyapı, turizm, sağlık, eğitim, adalet, anıtlar yüksek kurulu, spor, sanayi, oto sanayi, vb. konularda uzman bir ekip kurulmalı. Uzmanlara verilecek ücretler, yeme-içme, yatı ve ulaşımlarını sağlayacak araçlar ile çalışacakları mekanlar tahsis edilmeli.
Bu uzman ekip aralarında görev bölümü yaparak işe başlarlar. Nasıl bir İstanbul planlamalı çerçevesinde, üniversitelerden, sivil toplum kuruluşlarından, esnaf odalarından, kamu personelinden yararlanarak İstanbul’un 39 ilçesinde çalışmalar başlar. Kitapçıklar, broşürler bastırılarak her ilçe halkına dağıtılır. Televizyonlarda tartışmalar yapılır vs.
Her ilçe için alternatifli 3 plan hazırlanır. A – B – C gibi. Bu planlar tartışmaya açılır, gerekli düzeltmelerden sonra planlar son şeklini alır ve REFERANDUM’a gidilir.
Hangi ilçede, hangi plan en çok oy almışsa, o plan İstanbul haritasındaki yerini almış olacaktır. 39 ilçe planlarından, referandumda en çok oyu alan planlar, İSTANBUL İMAR ANAVASASI’nı oluşturacak. 50 yıla kadar hiçbir surette değiştirilmeyecek ve değiştirilmesi teklif edilemeyecek.
Halk oylamasıyla seçilen planlarda, belki, dördüncü, beşinci veya altıncı Boğaz köprüleri devreye girecektir. Bu nedenle; kentsel dönüşümün İSTANBUL İMAR ANAYASASI’nı beklemesinin büyük yararları olacaktır.
Bu takdirde, İstanbul’da yaşayacak nüfus oranı belirlenmiş olacağından, huzurlu, sağlıklı bir kent haline gelecektir.
Bu çalışma örneğini, Türkiye’nin diğer 80 ili de uygulamalıdır. İşte planlı Türkiye.

YEREL SEÇİMLER

İstanbul İmar Anayasasının kabulünden sonra yapılacak yerel seçimlerde, Belediye Başkan adayları uyduruk projeleriyle halkı kandıramayacak. Onaylanan planda yapılacak işlerin hangi projelerini, hangi bütçe ve ne kadar zamanda halkın hizmetine sunacağını anlatacaktır.
Seçmen, hangi adayın yapacağı işleri beğenirse oyunu ona verecektir.
Bir sonraki yerel seçimlerde, il veya İlçeye başka bir başkan seçilirse, bir öncekinin yarım kalan işlerini tamamladıktan sonra kendi programını uygulayacaktır. Tıpkı bayrak yarışı gibi olacaktır.
Referandumda kabul edilen planlara karşın, kaçak yapı veya imara uymayan yapılaşmalara, ağır hapis ve para cezası getirilmelidir.
İstanbul imar Anayasası; kitap haline getirilip ve internet sitesinden yayınlandıktan sonra, büyük emek ve iş kaybı önlenmiş olacağı gibi, bu kadar personele de gerek kalmayacaktır.

ÇOCUK PARKLARI, PARKLAR ve HAYVANLAR

Belediyelerin önemli görevlerinden biri de, çocuk parkları, parklar ve hayvanlardır.
Hemen hemen her Belediye parklar yapmaktadır. Parkların, ilk açıldığı gün gibi devamlı bakımları yapılmalıdır. Devamlı bir şekilde parklara gelen çocuk ve ebeveynlerinin ve parkın korunması için bir personel görevlendirilmelidir.
Sabah temizliği ve bakımı yapılan parkın, öğle saatlerinde kirlendiğini görüyoruz. Bu personel tarafından parkın gün boyu bakımı yapılarak, insanların mutlu olması sağlanabilir.
Kedilerin, köpeklerin ve kuşların en çok ziyaret ettikleri yerler bulvarlar ve parklardır.
Özellikle bu hayvanların su ihtiyaçlarını karşılamak için, parklar ve bulvarlar planlandığı zaman içme suyu kaplarının da yeri belirlenmeli ve parkın görevlisi tarafından, bu kaplar temiz ve içi su dolu olarak görülmelidir.
Çocuk parkı ve parklardaki ahşap banklar kirlenip hasar görmektedir. Bu nedenle her yıl mayıs veya haziran ayında bütün oturma bankları temizlenmeli ve cilalanmalıdır. Yine aynı mevsimde, çocuk oyun araçları, parkların korkulukları boyanmalıdır.
Park ve bahçelerin devamlı temiz ve bakımlı tutulmaları için, başta Belediye Başkanı ve diğer yetkililer araçlarından inip lütfen parkları görsünler.

YOLLARA ASFALT YAMA YAPILMASI

İstanbul’un yolları eskiden parke idi. Hem güzeldi, hem sağlamdı, hem de bakımı kolaydı.
Şimdi İstanbul’un büyük bölümü asfalt. Asfalt ekipleri yeteri kadar eğitilmedikleri için sağlıklı yapamıyorlar. Sağlıklı asfalt olmayınca, yollar çabuk bozuluyor, delik deşik oluyor. Asfaltın bozulması yol aminin tekniğe uygun olarak sıkıştırılmadığı, yağan yağmur ve karın içine nüfus etmesi ile, kar olaylarında yola atılan tuzun çatlaklardan girmesiyle asfaltta yer yer dağılmalar görülür.
Asfalt yama ekipleri, yolun bozulan kısmına asfaltı boca ederler, düzeltirler, kompaktör veya silindirle sıkıştırır giderler. Kapattıkları o yama yeri kısa bir süre sonra yine açılır ve yine yama yapmak mecburiyetinde kalırlar.
Oysa ki; asfalt yama yağışsız ve kuru havada yapılır. Önce yama yerinin içi temizlenir, yama kenarlarında çatlaklara kadar temizlik yapılır. Daha sonra, yamanın geometrik şekil alması için, mastarla ve yağlı tebeşir ile çizilir. Çizgi ile yama arasındaki kısım temizlendikten sonra tekniğe uygun olarak yama yapılır. Silindirlenir ve en az bir saat soğutulduktan sonra yama yapılan yol trafiğe açılır.
Yama şekilleri; kare, dikdörtgen, üçgen, birbirine girmiş iki dikdörtgen gibi oluşmalıdır. Böyle bir yama daha sağlıklı ve uzun ömürlü olur.
Milli servetimizi de çöpe atmamış oluruz.

ARIZA KAZILARI

Türkiye’de hiçbir cadde ve sokak yok ki her yıl kazılmasın. Su, elektrik, pis su kanalı, doğalgaz. PTT, telefon arızalan ve diğer hesapta olmayan kazılar.
Kazılan arıza yerinin onarımı yapıldıktan sonra, kazıdan çıkan toprak arıza çukuruna doldurulup kapatılıyor. Toprağı ne kadar sıkıştırırsanız sıkıştırın, toprağın %30u dışarıda kalıyor ve bu toprak arabalara yüklenerek bu alandan uzaklaştırılıyor.
Kazılan arıza yerinin üstüne ya asfalt yama yapılıyor veya parke taşları ile döşeniyor.
Kısa bu zaman sonra, çukura sığmayan %30’luk toprak hacmi kadar çökmeler meydana geliyor. Bunu cadde ve sokaklarımızda sıkça görüyoruz. Bu da yolun engebeli hale gelmesine ve yağışlarda su birikintilerine neden olmaktadır.
Yukarıda saydığımız arızalardan hangisi olursa olsun, arıza giderildikten sonra çıkarılan toprak, asla çukura doldurulmamalıdır. Bunun yerine dişli dere kumu doldurularak sıkıştırılmalıdır.
Bu takdirde yapılan yol yaması çökmeyecek ve düzgün bir şekilde hedefe ulaşılmış olacaktır.

KALDIRIMLAR ve BOŞA ÖDENEN PARALAR…

Türkiye’de, tüm belediyeler kaldırım sevdalısıdırlar. Hiçbir belediyede yapıları: Kaldırımlar beş yıl dayanmamaktadır. Bordürleri yüksek yapılmıştır, toprağın üstüne Kum dökerek döşenmiştir, kaldırım taşlarının derzleri ince kumla doldurulmaktadır. Engeli; vatandaşların gelip geçeceği asla hesaba katılmamıştır veya engelli geçişi varsa da, buraya lir arabanın park ettiğini görüyoruz. Kaldırım ihalesi yapan belediyeye, müteahhit, taş ilmeklerini getirir gösterir.
Hangi renk kaldırım taşında karar verilmişse kafasına göre deniz kumundan kaldırımı yapar, teslim eder ve parasını alır. Zira deniz kumundan yapılan kaldırımlar çökmeye mahkumdur.
Kaldırımların temeli toprak olduğundan ve taşların derzleri ince kum ile doldurulduğundan, çökmeye, çukurlaşmaya ve kırılmaya mahkumdurlar. Belediyelerde bu işi iyi bilen fazla eleman olmadığı için, en geç beş yıl sonra yine kaldırım değişmektedir. Halkın isyanı da bundandır. Halktan, sık sık duyduğumuz bir söz vardın “YİNE Mİ KALDIRIM” diye…

SAĞLIKLI ve KALICI KALDIRIM NASIL YAPILIR?

Birinci derecede, o ilin veya ilçenin civarında olan doğal malzemeler tercih edilmelidir.
Bordür taşı döşenmeden önce 20 cm’lik yastık betonu döküldükten sonra bordürler döşenmelidir.
Asfalt veya yol kaplaması ile bordür arasındaki yükseklik mesafesi, dünya standardı olan 7 cm. olmalıdır.
Engelli geçişleri mutlaka düzenlenmelidir. Araçların engelli geçiş yerinde park etmemeleri için önlemler alınmalıdır.
Geçmiş dönemde, mevcut yola kat kat asfalt dökülüp yol yükselmişse, bu asfalt fazlalıktan mutlaka tıraşlanmalıdır.
Kaldırım bordürleri ile binaların arasında kalan kaldırım alanı, yolun zeminine göre 8 ile 10 cm. arasında, 250 dozlu beton dökülmelidir.
Betonun üstüne dişli kum serilip sıkışıldıktan sonra kaldırım taşları döşenmelidir. Kaldırım taşlarının derz aralarına ince deniz kumu değil, TAŞ TOZU kullanılmalıdır.
Kaldırımlarda ağaç varsa, bunların etrafı bordüre çevrilmemelidir. Bordür ve kaldırım taşına paralel olarak, beton ve dökme demirden delikli malzeme ile ağacın etrafını korumaya almamız gerekmektedir.
Hiçbir belediye kaldırım projesi çizmez. Tüm kaldırımları gösteren 1/100 ölçeğinde projesi yapılmalı ve 1/20 ölçeğinde kesitler çizilip onaylanmalıdır.
Bu şartlarda yapılan bir kaldırımın beş sene değil, en az elli sene dayandığını [öreceğiz.
Caddemize veya sokağımıza yapılan yol, asfalt ve kaldırım bedelleri, yine o cadde ve sokakta oturan daire, bina ve arsa sahipleri tarafından “yol katılım bedeli” olarak ilgili belediyesine ödenmektedir. Yapılan işlerin bedelini sizler ödemektesiniz.
Bu nedenle, yolun, kaldırım ve asfaltın nasıl yapılacağı izah edildiğinden herkes cadde ve sokağına sahip çıkarak, yapılan yolun ve kaldırımın tekniğine uygun yapılıp yapılmadığını denetlemeli, aksi yapılmışsa, ilgili belediyesine, kaymakamlığa ve Cumhuriyet savcılığına şikayet dilekçesi vererek hem kendi hakkınızı, hem de milli servetimizi korumuş olursunuz.
Kaldırımlar insanların yürümesi için düzenlenmiştir. Ancak gelin görün ki, özellikle iş yeri olan yerlerde kaldırım ihlalleri yaşanmaktadır. Bazı ev ve işyerleri, mekanlarını genişletmek için bir kaç merdiven basamağını kaldırım oturtmuştur. Bu suçtur ve kabul edilemez.
Ana arterlerde ve sokaklarda bulunan birçok iş hanı giriş kapılarının bir kısmını, seyyar satıcılar işgal etmiştir. Görüntü kirliliğinin yanı sıra, iş hanına giriş çıkışlar da zorlu hale gelmektedir.
İş yeri ve konutların kaldırımlara her ne sebep olursa olsun, bir santimetre bile taşması suçtur. Belediyelerin bu tür işgallere izin vermesi bile suçtur.
Mesken ve işyerlerinin kaldırımlarında ağaçların olması doğaldır. Ağaçlarda, yayanın yürüyüşüne mani olacak dallar varsa ve yine binaların bahçesinden kaldırıma sarkan ağaç dalları kesilmelidir. Bu işlem periyodik olarak takip edilmelidir. Önce insana saygı…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER